1 Haziran 2013 Cumartesi

Meme Kanseri Sonrası Yaşamınız

Meme Kanseri Sonrası Yaşamınız

Meme kanserinin teşhis ve tedavi süreci, kadınların psikolojik olarak yıpranmasına ve ağır depresyonlar yaşamasına neden olabiliyor. Bu dönemde psikolojik destek alan kadınlar, günlük yaşamlarına çok daha hızlı dönüyor. Aynı süreçte hastalığın tekrar riskine karşı beslenme, egzersiz ve sağlık kontrollerinin takibine de özen gösterilmesi gerekiyor.
Psikolojik destek
Herhangi basit bir hastalık tanısı almak bile günlük yaşam dengelerimizi bozarken, meme kanseri teşhisi konması, kişinin yaşam dengelerini psikolojik, sosyal, ekonomik olarak ciddi biçimde etkileyebiliyor. Bir kadın için meme kanseri tanısı konması; ekonomik gücünü, işini, vücudunun cinsel kimliğini oluşturan bir parçasını, bu parçasının işlevini ya da tümüyle yaşamını yitirme olasılığıyla karşı karşıya kalma anlamına geliyor. Bu bakımdan meme kanseri tanısı hem hastalarda hem de hasta yakınlarında olumsuz düşünceler ve korku uyandırıyor. Oysa günümüzde kanser hastalığının tedavisi en gelişmiş teknolojilerle yapılıyor ve pek çok hasta tedaviden sonra tekrar eski sağlığına kavuşabiliyor.

Meme kanseri tanısıyla birlikte gelen olumsuz düşünceler ve tedavi sürecindeki belirsizlik, kişinin var olan uyum sağlama mekanizmalarını sarsıyor ve bu mekanizmaların yeteri kadar kullanılamamasına neden oluyor. Meme kanseri tanısı konan kişinin geleceğe yönelik beklentileri, planları bozulabiliyor ve kişi hayatı üzerinde sahip olduğu gücü yitirdiğini hissetmeye başlayabiliyor. Bunun sonucunda korku, kaygı, çaresizlik gibi duygular yaşanabiliyor.

Meme kanseri tanısı konuldu, şimdi sizi nasıl bir süreç bekliyor? 
Meme kanseri olan kadınlarda en sık görülen korkuların başında; kanserin yayılma ya da tekrarlaması, acı çekme ve ölüm korkusu geliyor.

Meme kanseri olan kadınlar, tanı aldıktan sonra ve tedavi sürecinde bazı psikolojik evrelerden geçiyor. Siz de bu evrelerden geçebilirsiniz. Çoğunlukla tanıya verilen ilk tepki “inkar” oluyor. Meme kanseri tanısı aldığınıza inanamıyor olabilirsiniz, hastaların meme kanseri olduğunu kabullenmesi gerçekten zor bir durum. Pek çok kişi önce bir şok yaşıyor ve bu teşhisi inkar ediyor. İnkar evresinden sonra öfke evresine girebilirsiniz. Kendinizi sürekli “Neden ben?” derken bulabilirsiniz. Çevrenizdeki insanlara kızgın olmanız, onlara karşı öfkeli davranmanız da mümkün. Bu dönemde hastalığınıza nedenler bulabilir, “Ailem beni çok üzdü, o yüzden meme kanseri oldum” diye düşünebilirsiniz. Daha sonra uzmanların “pazarlık”  olarak tanımladığı evreye girebilirsiniz. Bu dönemde kendinizi kendinizle hesaplaşırken bulabilir, aklınızdan “Sigarayı bıraktığım için meme kanserini yeneceğim”, “Bu hastalığı kendime ben getirdim, ben ortadan kaldıracağım” gibi düşünceleri aklınızdan geçirebilirsiniz.

Çoğu zaman pazarlık döneminden sonra “depresyon” ve keder” evresi gelir. Tedavinin başlamasından bir süre sonra hastalığınızın varlığını inkar edememeye başlarsınız. Ameliyat ve tedavi süreci hayatınızı kısıtlamaya başlayabilir. Kendinizi umutsuzluk ve çaresizlik içinde bulabilirsiniz. Bu evreyi de atlattığınızda “kabullenme” evresi başlar. Bu evrede kendinizi ne üzgün, ne de kızgın hissedeceksiniz. Kabul etmek, umut etmekten vazgeçmek değildir. Bu döneme geldiğinizde tedavinize dört elle sarılıyor olacaksınız. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, bu evrelerin hepsi her meme kanseri hastasında görülmüyor. Ayrıca bu evrelerin yaşanma süreci, hastadan hastaya çok farklılık gösterebiliyor.

Hastalığınızın tedavi sürecindeki psikolojik etkileri neler?
Kanser tanısının alınmasıyla birlikte gelen bütün bu zorlu süreçler psikolojik olarak yıpranmanıza ve bazen de psikolojik bir bozukluk göstermenize neden olabilir. Yapılan araştırmalar, meme kanseri hastalığına bir psikolojik sorunun eşlik etme olasılığının yaklaşık yüzde 50 olduğunu gösteriyor. Meme kanseri hastalarında en çok görülen psikolojik bozukluklar ise depresyon ve kaygı bozuklukları.

Ne zaman psikolojik destek almalısınız?  

  • Kendinizi devamlı mutsuz, endişeli, sıkıntılı, gergin, huzursuz hissediyorsanız,
  • Sorunlarınızı çözemediğinizi düşünüyorsanız,
  • Yaşadığınız sorunları hekiminiz, aileniz veya çevrenizle paylaşmaktan çekiniyorsanız,
  • Dikkatinizi toplamakta güçlük çekiyorsanız,
  • Öfkenizi kontrol etmekte zorlanıyorsanız  
bir psikologtan ya da psikiyatri uzmanından destek almanızı öneriyoruz. Hasta psikolojisine girip hayata küsmek, tedavinizi de olumsuz etkileyebilir. Kendinizi böyle bir duruma sokmaktan kaçınmalısınız. Gerektiği durumlarda psikolojik destek almanız, böyle bir psikolojiye girmenizi önleyecektir.

Eğer bu tür bir destek alacak maddi imkanlara sahip değilseniz, hekimlerinize her türlü soruyu sormalı, iç huzursuzluğunuzu çekinmeden hekimlerinizle ve çevrenizdeki insanlarla paylaşmalı ve hekiminizle birlikte ortak bir çıkış yolu bulmaya çalışmalısınız. Derdinizi paylaşmanız, psikolojik stresinizi de azaltır.

Psikolojik desteğin yararları neler?

  • Korku ve kaygılarınızı azaltarak yaşam kalitenizi yükseltir,
  • Sizi hastalığınızla daha iyi başa çıkar hale getirir,
  • Yeni yaşamınıza uyum sağlamanızı kolaylaştırır,
  • Tedavi sürecine ve hastalığa bağlı olarak yaşamınızın çeşitli alanlarında ortaya çıkacak problemlerle başa çıkabilmenizi sağlar,
  • Yaşamın olumlu yanlarını görmenizi sağlar,
  • Bağışıklık sisteminizi güçlendirerek fiziksel sağlığınızı da olumlu yönde etkiler,
  • İleride daha şiddetli bir psikolojik bozukluk yaşama ihtimaliniz varsa, bu durum önlenmiş olur.
Psikolojiniz meme kanserini etkiler mi? 
Bedenimiz ve zihnimiz birbiriyle sürekli iletişim halindedir. Psikolojimizin olumlu olması, bedenimizi de olumlu etkiler. Örneğin kendimizi mutsuz hissettiğimiz bir anda başımız ağrırsa, mutlu olduğumuz bir ana göre bu ağrıyı daha şiddetli hissederiz. Olumlu düşünmek, bağışıklık sistemimizi de olumlu bir şekilde etkiler. Ancak bu durum “Kendimi hiç kötü hissetmemeliyim, olumsuz bir şey düşünmemem lazım” şeklinde algılanmamalı. Herkesin kendini nedenli-nedensiz kötü hissettiği zamanlar olabilir. Hiçbir insan sürekli çok mutlu, kaygısız, neşeli ya da enerjik olamaz, bu nedenle kendinizi kötü hissettiğinizde “Hastalığımı olumsuz etkiliyor muyum?” diye düşünmemelisiniz. Duygu durumunuzdaki küçük değişimler hastalığınızı hemen etkilemez.

Sürekli pozitif bir tutum içinde olmak zorunda mısınız?  
Olumlu düşünmek, sürekli mutlu olmak, iyi şeyler olacağını düşünmek değildir; hastalığınızla ilgili gerçekleri görmek, olasılıkları anlamak ve mücadeleye  devam etmektir. Önemli olan, kötü hissettiğiniz ve hastalığa odaklandığınız zamanları mümkün olduğunca azaltmaya çalışmanızdır. Bu dönemlerde dikkatinizi başka aktivitelere vermeye çalışmanız, olumsuz duygularınızın farkına varmanız, bu duyguları kabullenmeniz ve ifade edebilmeniz size yarar sağlar.
Hayatınızı büyük ölçüde eskiden olduğu gibi sürdürmeye ve hatta mümkünse hayatınıza yeni şeyler sokmaya çalışabilirsiniz. Bu yeni bir yerin görülmesi olabileceği gibi, yeni bir hobi edinmek ya da yeni insanlar tanımak da olabilir. Unutmayın ki, yeni aktiviteler bağışıklık sisteminizi güçlendiriyor.

Meme kanseri size neler kazandırabilir? 
Meme kanseri kişiyi sadece olumsuz yönde etkilemez. Bu hastalıkla baş etmeye çalışırken, fark etmeseniz de daha güçlü bir insan olacaksınız. Bu süreçte kendinizi daha iyi tanıyacak, amaçlarınıza ulaşmanın yollarını keşfedecek, güçlü taraflarınızı tanıyacak, sınırlı yanlarınızı çözecek, anı yaşamayı deneyimleyecek, yaşamın her anının değerini yaşarken fark etmeyi ve yaşamdaki güzel şeyler üzerine odaklanmayı öğreneceksiniz. Hatta tedaviniz bittiğinde, yaşamınızı eskisinden daha kaliteli ve zenginleşmiş olduğunu görebilirsiniz.

Meme kaybı, beden imajını sarsıyor!
Meme kanseri, kadın olmanın da tehdit altında algılandığı bir hastalık. Meme kanseri olup memesi alınan kadınlar bu hastalıktan psikolojik olarak daha çok etkilenebiliyor. Memeyi kaybetmek herhangi bir vücut parçasını kaybetmekten çok daha farklı değerlendiriliyor. Meme kaybı, kadınsılığın, doğurganlığın, çekiciliğin ve cinselliğin kaybı gibi algılanabiliyor. Bu nedenle meme kaybıyla ilişkili olarak kadınlarda beden imajı sarsılıyor, kendilerine olan güven azalıyor ve bazı kadınlarda ise cinsellikle bağlantılı bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Bu durum genç kadınları, yaşlı kadınlara göre daha çok etkileyebiliyor.
Tedavi sürecinde psikolojinizi güçlendirecek öneriler
  • Hekiminiz tarafından farklı bir şekilde yönlendirilmediğiniz ve fiziksel şartlarınız izin verdiği sürece, günlük yaşamınızı olduğu gibi sürdürmeye çalışmalısınız. Sosyal yaşantınızın (iş, okul vb.) hastalığınız yüzünden aksamasına engel olabilirsiniz.
  • Hastalığınızla, tedavi sürecinizle ilgili duygularınızı başka insanlarla paylaşmanız, hastalığınızı kabullenmenize yardımcı olacak ve sizi rahatlatacaktır.
  • Gerektiği durumlarda psikolojik destek almaktan çekinmemelisiniz. 
  • Dışarı çıkmak ve aktif olmak da sizi olumlu yönde etkileyecektir.
  • Kendinizi fiziksel olarak olmasa bile zihnen meşgul edebilmeniz, sizi sürekli hastalığa odaklanmaktan koruyacaktır. 
  • Hekiminizin izin verdiği ölçüde fiziksel egzersiz yapmanız kendinizi hem fiziksel hem de psikolojik yönden daha rahatlamış ve güçlenmiş hissetmenizi sağlar.
  • Gevşeme egzersizleri ile yoga da psikolojinizi ve bedeninizi olumlu şekilde etkileyecektir.
  • İyi beslenmek de tedavinize olumlu yönde katkıda bulunacaktır.
  • Mümkünse başka kanser hastalarıyla iletişime geçip yaşadığınız süreci birbirinizle paylaşmanız da kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir.


Beslenme
Beslenmeye özen göstermek ve ideal kiloda kalmak, meme kanserinden korunmak için dikkat edileceklerin başında geliyor.

Meme kanseri ve beslenme arasındaki ilişki diğer kanser türlerinde olduğu gibi önemli. Araştırmalar, beslenmenin kanser tedavisinde yüzde 30-40 etkisi olduğunu gösteriyor. Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’nün verilerine göre, meme kanserinden korunmak için dikkat edilecek noktaların başında ideal kiloda kalmak geliyor. Fiziksel aktivite, minumum düzeyde alkol alma, emzirme diğer noktalar...

İdeal kiloya sahip kadınların, fazla kilolu olanlara göre menopoz dönemi sonrası meme kanseri olma riskinin daha az olduğu biliniyor. Üstelik meme kanseri tanısı konulan bireylerin kilo alması da, hastalığın tekrarlama riskini artırıyor. Obez insanlarda kandaki cinsiyet hormonları, insülin ve insülin büyüme faktörü 1, bel çevresi kalınlığını artırıyor. Bütün bu faktörler, meme kanseri açısından risk oluşturuyor.

Yağ alımını azaltın
Enerji alımını azaltarak, vücut yağ yüzdesini ideal seviyelerde tutarak meme kanseri riskini azaltmak mümkün. Menopoz sonrası (postmenopoz) fazla yağ tüketen kişilerin, daha az yağ kullanmaya başlaması ile meme kanseri riski azalıyor. Alınan total enerjinin yüzde 20-25’inin yağdan gelmesinin riski düşürdüğü biliniyor. Risk taşımayan bireylerde bu oran yüzde 30’lara kadar çıkabiliyor. Yağ grubu içinde omega-3 açısından zengin beslenmenin de kanser riskini düşürdüğü biliniyor.

Alkol alımını sınırlandırın
Alkol tüketimi ve meme kanseri arasında da ilişki bulunuyor. Ispanak benzeri koyu yeşil yapraklı sebzeler, karaciğer, yürek, kavun, portakal suyu, enginar, pancar, brokoli, bamya ve kuru baklagiller gibi besinlerden aldığımız folat miktarının yeterli veya fazla alımının postmenopozlu kadınlarda meme kanseri riskini azalttığı bilinen bir sonuç. Alkol alındığında kandaki folat miktarı azalıyor; dolayısıyla kanser oluşum riski yükseliyor. Günde 3 kadeh ve daha fazla alkol tüketen kişilerin meme kanserine yakalanma olasılığı arttığından, eğer tüketimi gerekiyorsa alkolün 1 kadehle sınırlandırılması öneriliyor.

Emzirin
Emzirme hem annenin hem de bebeğin kansere yakalanma riskini düşürüyor. Özellikle bebeğinizin büyümesinde bir sorun yoksa ve doktorunuz gerek görmüyorsa 6 ay sadece anne sütü ile beslemek öneriliyor.

Hangi yiyeceklere öncelik verilmeli?

  • Yeşil çay: İçerdiği polifenoller sayesinde meme kanserinden koruyucu özellik gösteriyor. Düzenli yeşil çay tüketenlerde, içmeyenlere göre meme kanseri oluşumunun azaldığına dair araştırmalar bulunuyor. Vücut yağında azalmayı kolaylaştırarak tümör hücresi hacminde küçülme  sağlayabiliyor.
  • Balık: İçerdiği omega-3 yağ asidi, EPA sayesinde kanser risk oluşumunu azaltıyor. Haftada 1-2 kere orta büyüklükte balık tüketilmesi öneriliyor.
  • Turpgiller (kırmızı ve beyaz turp, şalgam), brokoli, Brüksel lahanası: İçerdiği İsotiyosiyanat sayesinde özellikle premenopozlu kadınlarda östrojen metabolizması üzerinde etki yaparak meme kanseri riskini düşürüyor. Karotenoid, isoflovan; A, C ve E vitamini de risk azaltmada etkili diğer unsurlar. 
  • Havuç, kabak, karnabahar: Yapılarında bulunan lignan, özellikle postmenopozlu kadınlarda anti östrojenik etki göstererek kanser oluşum riskini azaltıyor. C vitamini içeren besinler ile birlikte tüketilmeleri öneriliyor. Tam tahıllı besinler, susam tohumu, sarımsak, sızma zeytinyağı, kayısı, şeftali, armut, üzüm, balkabağı ve kiraz da lignan açısından zengin diğer sebze ve meyvelerdir.
  • Süt ve süt ürünleri: Süt, yoğurt, peynir ve süt ürünleri kalsiyum açısından zengindir. Düşük kalsiyum ile beslenen kadınlarda meme kanseri riskinin arttığı biliniyor. Süt ürünleri tüketiminde dikkat edilecek noktaların başında tam yağlı olarak tüketilmemeleri geliyor. Yağsız veya yarım yağlı olarak kullanıldığında hem kilo koruma hem de kanserden korunma açısından yararlanılabiliyor. Kalsiyum alırken D vitamini eklenmiş ürünlerin tercih edilmesi öneriliyor.


Meme kanseri oluşumunu veya yeniden ortaya çıkmasını önleyecek besinler bulunmuyor. Bazı besinlerin risk faktörlerini azaltıcı etkisi olduğu bilinse de, etkisi olmadığını gösteren çalışmalar da bulunuyor. Bilinen şu ki, sebze tüketimi kanser oluşum riskini yüzde 25 azaltıyor.


Tedavi sonrasında yağlı yiyeceklerden uzak durun. Yeşil çaya, balığa, turpgillere, süt ve süt ürünlerine, havuç,  brokoli, kabak ve karnabahar gibi sebzelere ağırlık verin.


Dokularda olumsuz etkileşime girerek, kanser oluşumunu artırıcı etki gösteren bazı besinlerden uzak durulması gerekiyor. Sofranızdan uzaklaştıracağınız bu besinler arasında tam yağlı besinler, kızartmalar, tütsülenmiş ve tuzlanmış salamura etler ile mangalda pişirilen etler geliyor.


YANLIŞ
Tedavi kararını çabuk almak ve aile üyelerini karar sürecine dahil ederek sorumluluğu onlara yüklememek gerekir.


DOĞRU
Meme kanseri tüm aileyi etkiliyor. Ailede her bireyin bu hastalıkla ilgili dikkate alınması gereken duyguları, korkuları ve öfkeleri var. Tüm tedavi seçeneklerini ve etkilerini açıkça tartışmak en doğru yöntem. Ortak karar vermek, aile ilişkilerini güçlendirebilir ve tedavi sonrası uyum sürecini herkes için kolaylaştırabilir.


Egzersizle gelen sağlık

Egzersiz, hayatın her dönemi için vazgeçilmez. Ancak meme kanseri nedeniyle ameliyat olmuş kişilerin de özellikle egzersiz yapmaya ihtiyacı oluyor. Bu egzersizlerle, kişinin en kısa sürede normal aktivitelerine dönmesi amaçlanıyor. 
Egzersizle neler amaçlanıyor?
  • Dik postürü (duruşu) yeniden sağlamak
  • Boyun, bel, göğüs ve omuzlardaki sertliği gidermek
  • Tutulan bölgelerde eklem hareket açıklığını, gücü ve esnekliği yeniden kazandırmak
  • Ameliyat veya anestezi sonrası akciğer kapasitesini artırmak
  • Kalp-damar zindeliğini ve kalp-akciğer kapasitesini artırmak
  • Endorfin seviyesini yükselterek kan basıncını düzenlemek
  • Depresyonu, zayıflığı ve yorgunluğu gidermek
  • Lenf sıvısının drenajını artırarak lenfödem oluşmasını önlemek
  • Yara izi oluşumunu önlemek
  • Donmuş omuz gelişmesine engel olmak 
  • En önemlisi kişinin mücadele ruhunu güçlendirmek
Ameliyat sonrasında egzersiz için aşamalı olarak neler yapılması gerekiyor?
  • Cerrahi sonrası esnekliği kaybolmuş zayıf kas gruplarını kuvvetlendirmek, etkilenen eklemlerin esnekliğini ve gücünü artırmak amacıyla rehabilitasyona mümkün olan en kısa zamanda başlamak gerekiyor. Rehabilitasyonun başlangıç aşamasında omuzlar, boyun, göğüs, sırt ve rotator manşon adalelerine odaklanılırken, daha sonraki aşamalarda karna, bele ve bacaklara ağırlık veriliyor.
  • Duruş bozukluklarını düzeltmek ve daha uygun bir vücut duruşu için postür kaslarının yeniden eğitimi yapılıyor. Hastaların daha güvenli bir şekilde hareket edebilmelerini sağlamak için tutulan kaslar yeniden eğitiliyor. Göğüs, göğüs kafesi ve sırt bölgesinin hareketliliğini sağlayarak derin solunum yeniden geliştiriliyor, böylelikle diyafram ve akciğerlere daha fazla hareket alanı kazandırılıyor. Cerrahiden sonra iyileşmeyi hızlandırmak, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavilerin daha kolay tolere edilmesini sağlamak için fiziksel kuvvetin ve genel kondisyonun artırılmasına çalışılıyor.
  • Bu egzersizlerin diğer önemli bir hedefi de kemoterapi, radyoterapi veya menopoz gelişimi sırasında ve sonrasında kilo alımını azaltmak, kuvveti artırmak, kas sıkılığı, vücut kompozisyonu ve kemik yoğunluğunu çoğaltmak veya korumak. Böylece kişinin iç gücünün farkına varması ve kendini iyi hissetmesi amaçlanıyor.
  • Kişilerin fiziksel kondisyonu ve iyileşme süreleri birbirinden farklı oluyor. Bu nedenle programın tüm aşamalarında değerlendirme yapılıyor ve program kişinin özelliklerine göre hazırlanıyor. Egzersizlere her zaman en kolay hareketlerle, az sayıda tekrar ile başlanıyor. Sonrasında aşamalı olarak artırılıyor. Çok hızlı ilerleme, zedelenme ve rahatsızlıkla sonuçlanabiliyor. En ufak bir sorunla karşılaşıldığında programı planlayan hekim ile bağlantı kurulması gerekiyor.
Rehabilitasyon sırasında nelere dikkat edilmesi gerekiyor?
  • Cerrahiden sonra mümkün olduğunca erken hareket etmeye başlanması gerekiyor. Fakat ani ve hızlı hareketlerden kaçınılmalı.
  • Ameliyattan sonra kolun şişmesini engellemek için kol yüksekte tutulmalı, uzanırken veya otururken 2 yastık ile kol desteklenmeli.
  • Gövdenin her iki yarısına günde birkaç kez germe egzersizi yapılmalı ve her hareket 3-5 kez tekrar edilmeli.
  • Ağrı ve yorgunluk devam ederse hareket kesilmeli ve istirahat edilmeli.
  • Cerrahiden sonra günde 2-3 kez, birkaç dakika kısa mesafe yürümek dahi kuvveti geri getiriyor.
  • Özellikle etkilenen kolla, erken dönemde 1-1.5 kg üzerinde yük kaldırmaktan kaçınılmalı.
  • Kolda şişmeyi önlemek için uzun dönemde de 2.5 kg üzeri ağırlık taşımamaya özen göstermeli.
  • Omuzdan askılı çanta kullanılmamalı, çünkü omuz askısının bantları omuzda basınç oluşturarak lenfödeme neden olabilir. 
  • Aktif egzersizden önce, cerrahi sonrası şişliğin azaldığından ve cerrahi yaraların tamamen iyileştiğinden emin olunmalı.
  • Kişi vücudunun sesini dinlemeli ve sezgilerini takip etmeli.
  • Eğer şüphede kalırsa doktoruna, hemşiresine veya fizyoterapistine danışmalıdır.
  • Küçük bir gelişme için her gün gayret edilmeli. Israrlı olmak gelişme sağlamak için çok büyük önem taşıyor.
Ameliyat sırasında karın adalesinden yararlanarak estetik uygulama yapıldıysa;
  • Erken dönemde itme hareketlerinden ve baş üzeri aktivitelerden kaçınılmalı.
  • Karın ve bel egzersizlerine 10 hafta sonra başlanabilir. Bu egzersizler sırasında kalça altına ince bir destek koyarak omurga stabilize edilmeli, omurgaya fazla yük bindirilmemeli.
  • Kan sayımı düşük ise yorgunluk ve baş dönmesini önlemek için hareketler yavaş ve yumuşak yapılmalı.
  • Bu dönemde en güvenli egzersizler yürüme ve bisiklet ile yapılan kondisyon egzersizleri oluyor.
  • Yapılan egzersizin kalitesi, sayısından daha önemli. Doğru yapıldığında az sayıda dahi olsa daha fazla yarar sağlıyor.


Meme ameliyatlarından sonra uygulanan programların genellikle uzun soluklu, aşamalı olarak planlanmış olması öneriliyor. Program kişinin fiziksel özelliklerine, iyileşme sürecinin uzunluğuna, cerrahinin tipine ve büyüklüğüne, eşlik eden sistemik sorunlara, kemoterapi ve radyoterapi gibi ek tedavilere göre planlanıyor. Hastalığa özel egzersizlerin yanı sıra karın kaslarını kuvvetlendirme, omurga dengesi ve bacaklar ile ilgili çalışmalar da yapılıyor. Ardından aerobik ve güçlendirme egzersizleri ile dayanıklılığı artırma, metabolizmayı hızlandırma, kas sıkılığını ve kemik yoğunluğunu yükseltme ile vücut kompozisyonunu geliştirme hedefleniyor.


Meme kanseri ameliyatından sonra kişilerin kas-iskelet sisteminde en sık görülen sorunlar; ağrı, uyuşma, tutukluk, hareket kısıtlılığı, kuvvetsizlik ve şişmelerdir.


Hastaların fiziksel kondisyonları ve iyileşme süreleri farklılık gösteriyor. Bu nedenle egzersiz programları her hastaya özel hazırlanıyor.
EGZERSİZ PROGRAMININ EVRELERİ NELER?
Evre 1: Cerrahiden hemen sonraki dönem. Cerrahiden hemen sonra şişmeyi ve gerginliği azaltmak, ağrı ve gerginliği gidermek, fiziksel ve ruhsal iyileşmeyi sağlamak için temel egzersizlere başlamak şart. Genellikle hafif germe ve kuvvetlendirme egzersizleri ile başlanıyor. Seçilen egzersizlerin günde 2-3 kez yavaş ve nazik biçimde, birkaç tekrar şeklinde yapılması gerekiyor. Ağrı ve gerilimi azaltmak için derin solunum egzersizleri de unutulmamalı. Bu egzersizlere cerrahiden sonra mümkün olan en kısa sürede başlanıyor. Bu dönemde önerilen hareketler şunlar:
  • Dirseği açıp kapatmak, bileği çevirmek, avuç açıp kapatmak ilk yapılacak hareketler. Gün içinde bu hareketleri birkaç kez tekrarlamak şişliği azaltıyor.
  • Hareket kolay ve güvenli bir biçimde yapıldıktan sonra 2’şer set olarak devam ediliyor. Her set arasında dinlenme periyodu olmalı.
  • Erken dönemde egzersiz seanslarını uzatmak yerine kısa süreli ancak gün içinde birkaç tekrar şeklinde yapmalı.
  • Üst ekstremite egzersizleri maksimum 3 set, 10 tekrar olarak yapılmalı.
  • Programda her zaman egzersiz öncesi hafif ısınma ve egzersiz sonrası hafif germe olmalı.
  • Kol, gece yastıklarla desteklenerek kalp seviyesi üzerinde tutulmalı.
  • Her gün kısa yürüyüşler yapılmalı.
Evre 2: Cerrahiden 6. haftaya kadar olan zaman dilimini kapsıyor. Yavaş ve kontrollü hareketler kol güçsüzlüğünü ve esneklik kaybını önlemek için yapılıyor. Bu dönemde önerilen hareketler şunlar:
  • Derin solunum egzersizleri, ağrı kontrolü ve rahatlama sağlamanın yanı sıra sırt ve göğüs adalelerindeki gerginliği azalttığı için bu dönemde de büyük önem taşıyor.
  • Sık yapılan yavaş yürüyüşler de dayanıklılığı artırıyor ve kas erimesini engelliyor.
  • Egzersiz öncesi ısınma, sonrası germe hareketlerinin yapılması gerekiyor.
  • Yürüme süresi bu dönemde artırılabiliyor.
  • Cerrahi yaralar iyileştikten sonra elastik bant egzersizlerine başlanabiliyor.
Evre 3: Cerrahi sonrasındaki 6-10. hafta arasını oluşturuyor. Daha ileri üst vücut egzersizlerini içeriyor. İyileşme tamamlandığında bacak hareketlerine de başlanabilir. Bu dönemde önerilen hareketler şunlar:
  • Daha aktif yürüyüşler yapılabiliyor.
  • 6. haftadan sonra sabit bisiklet ve yüzme, kol ve omuz sağlığı için öneriliyor.
  • Erken dönemde, yüzerken kurbağalama stili öneriliyor. Serbest stil ve sırtüstü yüzme cerrahiden sonra 2 ay yapılmamalı.
  • Lenf nodu çıkarıldıysa veya protez takıldıysa kelebek stilden de kaçınılması gerekiyor.
  • Bu dönemde pilates topu, elastik bantlar, küçük ağırlıklar kullanılabiliyor.
  • Bu egzersizlere, hastanın genel sağlık durumu ve önceki egzersiz deneyimlerine göre karar veriliyor.
Evre 4: Cerrahiden 10. hafta sonrası evreyi kapsayan bu dönem, daha aktif aerobik (dayanıklılık) aktivitelerini içeriyor. Orta yoğunlukta yürüyüş, sabit bisiklet, yavaş basamak çıkma gibi egzersizlere bu dönemde başlanabiliyor. Kuvvet ve esnekliği artırmaya odaklanılıyor. Uzun vadede aerobik, güçlendirme ve esneklik egzersizleri ile devam ediliyor. Yürüme programı sürdürülüyor. İleri egzersiz programına geçmeden önce hastanın doktoru tarafından tekrar değerlendirilmesi gerekiyor. Bu dönemde de pilates topu, elastik bantlar ve küçük ağırlıklar kullanılabiliyor.
Sağlık takibinizi ihmal etmeyin
Meme kanseri tedavisinden sonraki ilk 3 yıl içinde hastaların, ayrıntılı sağlık kontrolleriyle takip edilmeleri gerekiyor.
Meme kanserinin tekrarlama oranı yüzde 30’u lokal yani ameliyat alanında, yüzde 70’i ise uzak organlarda oluyor. Tekrarların çoğu ilk üç yıl içinde görülüyor. Bu nedenle hastanın özellikle ilk üç yılda daha sıkı bir takip altında olması gerekiyor. Takipler genel olarak şu zaman dilimine göre yapılıyor: İlk üç yıl içinde 3 ayda bir, bundan sonraki iki yıl 6 ayda bir, beş yıldan sonra ise yılda bir kez.

Hangi tetkikler isteniyor?
Meme kanserli hastalarda belirli aralıklarla tüm vücut kemik sintigrafisi, akciğer grafisi, karaciğer ultrasonografisi ve çeşitli tümör belirteçleri ile alkali fosfataz düzeyleri araştırılıyor ve değerler referans değer olarak kaydediliyor. Hastalardan, gerektiğinde toraks ve batın tomografisi, kemik ağrısı varsa ilgili direkt grafiler           ve MRI filmleri ile yine ihtiyaç görülmesi halinde PET-CT gibi genel vücut taramaları istenebiliyor.

Nelere dikkat ediliyor?
Kontrol muayenelerinde hastaların şikayetleri sorgulanıyor ve hasta ayrıntılı olarak muayene ediliyor. Yakınması veya şüpheli bir bulgusu olmayan hastalarda hiçbir incelemeye gerek görülmüyor. Ancak şüpheli bulgusu olanlarda bunları
aydınlatmaya yönelik ayrıntılı tetkikler yapılıyor. Meme koruyucu cerrahi girişim geçirmiş hastalarda radyoterapi bitiminden 4-6 ay sonra ilk mamografi çekiliyor ve her yıl tekrarlanıyor. Mastektomi geçirenlerde ise hastalıksız memenin her yıl mutlaka radyolojik incelemesi gerekiyor.

Meme kanserinin yeniden nüksetme ihtimaline karşı hastaların tedavi sonrasında da takip edilmeleri gerekiyor. Takipler ilk üç yıl içinde 3 ayda bir, bundan sonraki iki yıl içinde 6 ayda bir, beş yıldan sonra ise yılda bir kez yapılmalı.


YANLIŞ
Meme kanseri geçiren bir kadın, her yıl kemik taraması, CT taraması ve kan testleri yaptırmalı, röntgen çektirmeli.


DOĞRU
Bazı vakalarda bu ek testler gerekebilir. En az 5 yıl tekrar kanser olmadan sağlıklı kalabilen kadınlar için sadece yıllık rutin fiziksel muayene ve mamografi öneriliyor. Eğer radyoterapi almışsa her yıl akciğer röntgeni de istenebiliyor.

Kaynak: memesagligi.com

0 yorum:

Yorum Gönder