1 Haziran 2013 Cumartesi

Meme Kanserinin Tedavisi

1. CERRAHİ TEDAVİ


Meme Kanserinde Cerrahi Tedavi

Cerrahiye hangi durumlarda başvuruluyor?

Erken evrede yakalanan meme kanserlerinde ilk tercih, cerrahi oluyor. Cerrahi yöntemde ya meme tümörü, etrafında temiz doku olacak şekilde meme dokusundan çıkarılıyor ya da tüm meme alınıyor. Ayrıca koltukaltına tümörün yayılıp yayılmadığını anlamak için bazı lenf bezleri çıkarılıyor. Yapılan cerrahi girişimlerle öncelikle hastalığın evresi belirleniyor ve hangi ek tedavilerin gerekli olduğu (ışın, hormon, kemoterapi) saptanıyor.

Günümüzde cerrahi tedavideki gelişmeler ve yapılan ek tedavilerdeki ilerlemeler sayesinde birçok meme kanseri hastasında mükemmel sonuçlar alınabiliyor.

Memenin tümü alınıyor mu?

Geçmişte, memenin tamamının çıkarılmasından ve koltukaltı lenf bezlerinin tamamen temizlenmesinden başka seçenek olmadığı düşünülüyordu. Ancak günümüzde erken dönemde tanı konmuşsa bu işlem çok daha az sayıda hastaya uygulanıyor. Her 2 hastadan birinde sadece tümörü çıkarma ve sonrasında memeye radyoterapi uygulayarak memeyi korumak mümkün olabiliyor. Çünkü uygun hastalarda meme koruyucu tedaviyle memenin tamamen çıkarılması arasında önemli bir fark yok! Cerrahi tedavileri, memeye yaklaşım ve koltukaltı lenf bezlerine yaklaşım şeklinde daha ayrıntılı inceleyebiliriz:
A.MEMEYE YÖNELİK CERRAHİ GİRİŞİMLER


a- Meme koruyucu cerrahi

Nedir?

Meme kanserli hastalar, memede oluşan yinelemeler nedeniyle değil sistemik tekrarlama yani yayılım (metastaz) nedeniyle kaybediliyor.  Bu anlamda, memenin tümünü almak yerine, tek tümör odaklı uygun vakalarda meme koruyucu cerrahi yöntemiyle tümörlü dokunun çıkarılması tercih ediliyor. Meme koruyucu cerrahide tümör dokusu, etrafındaki yaklaşık 1-2 cm. normal meme dokusu ile birlikte çıkarılıyor (geniş eksizyon, tümörektomi, lumpektomi).

Memedeki o bölgenin daha geniş çıkarılmasına dayanan diğer teknikler  "kadranektomi" veya "parsiyel mastektomi" olarak adlandırılıyor.

Ele gelmeyen ve kötü huylu olduğu düşünülen, mamografi veya ultrason eşliğinde telle işaretlenen kitlelerinse, tel kılavuzluğu veya ROLL (Radionuclide-Guided Occult Lesion Localisation)  tekniğiyle çıkarıldıktan sonra filmi çekilerek  çıkarılıp çıkarılmadığı kontrol ediliyor.

Kimlere uygulanıyor?

Meme koruyucu cerrahinin, genelde tümör/meme oranı uygun erken evre (evre I-II), ufak çaplı tek odaklı tümörlerde ve cerrahi sonrası radyoterapi görebilecek hastalarda uygulanması gerekiyor. Meme koruyucu cerrahi sonrası yıllık aynı memede yineleme (nüks) oranları yüzde 0.5-1 arası olmak üzere hastanın tümör özelliklerine göre değişiyor.

Nelere dikkat ediliyor?

Hastalara ameliyat öncesi bilgi verildiğinden, radyoterapi yapılabileceğinden ve hastanın kontrollere geleceğinden emin olunması gerekiyor. Çünkü bu hastaların uzun süre dikkatli olarak takip edilmesi çok önemli. Hasta cerrahi sonrası kemoterapi görecekse öncelikle kemoterapisi tamamlıyor ve sonrasında radyoterapi uygulanıyor.
Tedavi planı multidisipliner yapılıyor. Meme kanserinin tedavisinin planlanmasında genel cerrahi, radyoloji, patoloji, medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi uzmanları, multidisipliner bir yaklaşımla birlikte ve işbirliği içinde çalışıyorlar. Çoğunlukla hastayı ilk değerlendiren uzman, cerrah oluyor. Psikolog ve psikiyatristlerin tedavi öncesi ve sonrası dönemde hastayı değerlendirmesi  ayrıca önemli.
  

b- Memenin tümünün alındığı ameliyatlar (Mastektomi)

Nedir?

Mastektomi, meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı durumlarda başvurulan bir yöntem.  Hastada koltukaltı lenf nodu tutulumu olduğunda modifiye radikal mastektomi yani memenin tamamının ve koltukaltı lenf bezlerinin büyük bir bölümünün çıkarılması söz konusu olabiliyor.

Kimlere uygulanıyor?

Geçmişte yaygın olarak, günümüzde ise meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı büyük çaplı ve/veya memede yaygın dağılım gösteren (birden çok odaklı tümörler) tümörlü hastalar için mastektomi tercih ediliyor.

Ailesinde, 1. derece yakın akrabalarında meme kanseri olan bazı hastalarda meme kanseri kalıtsal karakter taşıyorsa, risk azaltıcı ve koruma amaçlı olarak hastalıksız memeye de mastektomi yapılabiliyor. Bu tür ameliyatlar erken evre tümörlerde, deri koruyucu veya yerleştiği yer memebaşına uzak tümörlerde, ‘memebaşı koruyucu mastektomi’ şeklinde de gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca bu ameliyatlarda, plastik cerrah ile işbirliği yapılarak kozmetik amaçlı eşzamanlı rekonstrüktif işlemler de uygulanabiliyor. Memebaşının korunduğu ameliyat sırasında anestezi altında ve ameliyat masasındayken hastanın memebaşına tek doz radyoterapi  de (intraoperatif radyoterapi) verilebiliyor.

B.KOLTUKALTINA YÖNELİK CERRAHİ GİRİŞİMLER


a- Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi (SLNB)

Nedir?

Meme kanseri en sık koltukaltı lenf  bezlerine (bez=nod)  yayılım gösteriyor. Geçmişte hastalığın evresini belirlemek için koltukaltı lenf bezlerindeki tutulumunu saptamak ve lokal kontrolü sağlamak için koltukaltındaki tüm lenf bezlerinin çıkarılması tercih ediliyordu (aksiller diseksiyon). Ancak bu işlemin, kolda şişlik (lenfödem), omuz kısıtlılığı ve şekil bozukluğu, kol kuvvet azlığı ve kolda uyuşukluk gibi hastaların sık yakındığı yan etkilerinin bulunması  araştırmacıları, başka yöntem arayışına yöneltti. Son yıllarda sadece tümör hücrelerinin bulunması en muhtemel lenf bezlerini çıkarma yöntemi olan "Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi Tekniği"geliştirildi.

Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi Tekniği nasıl uygulanıyor?

Bu teknikte ameliyat öncesi tümörün bulunduğu memeye bir radyoaktif madde enjekte ediliyor. Ameliyattan ya bir gün önce öğleden sonra ya da ameliyat sabahı lenfosintigrafi çekimi yapılması sonrası gamma prob denen radyoaktif madde dedektörü veya sayacı bir alet yardımı ile yüksek radyoaktif madde aktivasyonu veren lenf bezi veya bezleri (sentinel lenf bezi) çıkartılarak ameliyat esnasında incelenmek üzere patolojiye  gönderiliyor. Ameliyat esnasında tümörün bulunduğu memeye mavi boya enjeksiyonu da yapılabiliyor. Bu durumda mavi boyalı lenf kanalı bulunup takip edilerek mavi boyalı lenf bezi veya bezleri de sentinel lenf bezi olarak çıkarılabiliyor ve aynı şekilde ameliyat esnasında patologa gönderiliyor. Sentinel lenf bezi tutulmuşsa aksilladaki tüm lenf bezleri çıkarılıyor. Ameliyat sırasında negatif bulunmuşsa bu şekilde bırakılıyor ve temiz olduğu düşünülen lenf bezleri çıkarılmıyor. Bu şekilde sadece sentinel lenf nodu biyopsisi uygulanan hastalarda lenfödem, omuz hareketleri kısıtlılığı veya kolda uyuşma gibi yan etkiler çok daha az  görülüyor. Ancak bu sentinel lenf nodları özel işlemlerle muamele görüyor ve negatif çıkan hastaların kesitleri ayrıca özel boyamalara tabi oluyor. Bunun sonucunda lenf bezlerinde minimal bir tutulum saptanırsa duruma göre hastaya ikinci bir ameliyat gerekiyor ve tamamlayıcı aksiller diseksiyon yapılıyor yani tüm lenf bezleri çıkarılıyor.

Sentinel Lenf  Nodu Biyopsisi Tekniği hangi durumlarda uygulanıyor?

T1/T2 yani 5 cm'den küçük tümörlerde koltuk altı lenf bezlerinin tutulum oranı yüzde 50'nin altında oluyor. Bu nedenle sentinel lenf nodu biyopsisinin, özellikle muayene ile ve/veya ultrasonda koltuk altında şüpheli lenf bezi yayılımı şüphesi olmayan tüm T1/T2 vakalara mutlaka uygulanması gerekiyor. Koltukaltı lenf bezlerine tümör sıçramamış  hastalarda yapılan çalışmalarda sadece sentinel lenf nodu biyopsisi yapılmış veya aksiller diseksiyon yapılmış hastaların uzun dönem sonuçlarında aksiller lokal yineleme açısından bir fark bulunmadığından klinik aksilla negatif hastalarda sadece SLNB uygulanmasının standart bir girişim haline geldiğini söylemek mümkün.

b- Koltukaltı lenf bezlerinin çıkarılması  

Nedir?

Hastada koltukaltı lenf bezi tutulumu olduğunda, koltukaltı lenf bezlerinin büyük bir bölümünün çıkarılmasıdır. Bu durumda bazı hastalarda lenf bezlerinin çıkarılmasına bağlı olarak kolda şişme, uyuşukluk, karıncalanma gibi yakınmalar görülebiliyor.
C.MEME ONARIMI (MEME REKONSTRÜKSİYONU)


Nedir?

Meme onarımı, meme kanseri nedeniyle kaybedilen memenin doğal haline getirilmesi için yapılıyor. Bu yönüyle bakıldığında meme onarımının bir kozmetik ameliyat değil, bir onarım (rekonstrüksiyon) yani hastalık nedeniyle kaybedilen bir uzvun yerine konulması ameliyatı olarak görülmesi gerekiyor. Tıptaki yeni gelişmeler sayesinde artık cerrahlar doğal memeye çok benzerlik gösteren bir meme oluşturabiliyorlar. Bu anlayışa sahip gelişmiş ülkelerdeki meme kanserinin tedavi ekibinde, plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanları da bulunuyor. Bu uzmanlar gerektiğinde hastanın memesini doğal haline dönüştürecek operasyonlar gerçekleştiriyorlar.

Meme onarımının yararları neler?

Meme kaybı, pek çok kadını psikolojik olarak olumsuz etkiliyor. Meme onarımı ameliyatlarının sonucu; çoğu hasta için adeta hayata yeni bir başlangıç olabiliyor. Bu hastaların aile ilişkileri ve cinsel yaşamları daha uyumlu hale geliyor. Ayrıca hastaların ruhsal durumlarını da güçlendirerek hastalıkla daha iyi mücadele etmelerini sağlayabiliyor.

Meme onarımı ne zaman yapılabiliyor?

Kanser nedeniyle memesini kaybeden hemen her kadında meme onarımı yapılabiliyor. Ancak zamanlaması değişiyor. Anında, yani mastektomi (kanserli memenin alınması) ile eş zamanlı veya daha sonraki dönemde (geç onarım) gerçekleştirilebiliyor. Ancak eş zamanlı onarımın kozmetik sonuçları çok daha iyi olabiliyor.

Erken evre meme onarımının avantajları neler?

Meme onarımı genelde erken evre kanserlerde uygulanıyor. Erken onarımın en önemli avantajıysa meme derisi korunarak mastektomi yapılan hastada eş zamanlı olarak meme onarımının olabilmesi. Böylece memenin alınmış olmasından dolayı hastanın yaşayacağı psikolojik travmayı en aza indirmek mümkün. İşlemin diğer bir avantajıysa daha ekonomik olması.

Meme onarımının ertelenme nedenleri neler?

Geç meme onarımında beklemek içinse birçok neden olabiliyor: Bazı hastalar başka bir ameliyat istemiyor. Bazı hastalar kanser teşhisini kabul etmekte zorlanırken meme onarımı seçeneğini kabul etmeyebiliyorlar. Hastaların bir kısmında ise cerrahları tarafından beklemeleri tavsiye edilmiş olabiliyor. Burada, özellikle cerrahi sonrası uygulanacak kemoterapi ve radyoterapiler göz önünde bulunduruluyor. Ayrıca şişmanlık, yüksek tansiyon ve sigara kullanılması gibi durumlarda da hastaya beklemesi tavsiye edilebiliyor.

Meme onarımında hangi aşamalardan geçiliyor?

Meme onarımının 3 temel aşaması bulunuyor. Bunlar sırasıyla; meme dokusunun oluşturulması, meme başı ve areolanın onarımı, memeler arası simetrinin sağlanması.
OPERASYONLA MEME DOĞAL HALİNE GELEBİLİYOR
Meme kanserinin tedavi ekibinde, plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanları da bulunuyor. Bu uzmanlar gerektiğinde hastanın memesini doğal haline dönüştürecek operasyonlar gerçekleştiriyorlar. Meme onarımı ameliyatlarının sonucu; çoğu hasta için adeta hayata yeni bir başlangıç olabiliyor.


Meme Dokusunun Oluşturulması
Ameliyat yönteminin seçiminde ve onarımın ne zaman yapılacağı bazı kriterlere göre belirleniyor. Bunda hastanın genel sağlık durumu, yaşı, vücut özellikleri, yapılan mastektomi operasyonunun özellikleri, radyoterapi uygulanıp uygulanmayacağı, diğer memenin durumu, hastanın tercihleri ve plastik cerrahın cerrahi tecrübesi ve yetenekleri gibi birçok faktör rol oynuyor.

1. Meme protezleri

Meme protezleri başlıca iki tipe ayrılıyor:  İçi jel ve serum fizyolojik (tuzlu su) ile dolu olanlar. Her iki protez tipinde de dış yüzey, silikon bir çeperden oluşuyor. Hastanın durumuna göre doğrudan protez yerleştirilerek onarım yapılabildiği gibi (eş zamanlı onarımlarda), önce göğüs duvarındaki yumuşak dokuları genişletmek için “doku genişletici”  adı verilen balon yerleştirilip daha sonra bu balon çıkarılarak yerine kalıcı meme protezi konabiliyor. Bu yöntem özellikle geç onarımlarda tercih ediliyor.
Protezle meme onarım ameliyatı, teknik olarak daha basit ve süresi kısa bir yöntem. Ancak bu ameliyatla vücuda yabancı bir cisim yerleştiriliyor ve bu tür onarımlarda enfeksiyon, silikon sızması ya da protezin sönmesi gibi sorunlarla karşılaşılabiliyor. Bu yöntemin diğer önemli bir sakıncası da, silikon protez çevresinde sert doku gelişmesi durumunda memenin yeterince doğal bir görüntüye sahip olamaması.

2. Hastanın kendi dokuları (Otojen dokular) ile meme onarımı:

Otojen dokuyla meme onarımları, daha karmaşık ve cerrahi tecrübe gerektiren ameliyatlar olarak kabul ediliyor. Otojen doku olarak sıklıkla karın, sırt, kalça ve bacaktan hazırlanan dokular kullanılıyor. Bunlar;
  • Karın alt bölümündeki deri ve deri altı yağ dokusu, karın ön duvarındaki kaslardan birisi (transvers rectus abdominis muscle -TRAM- ) kullanılarak saplı veya serbest olarak (serbest doku aktarımı-mikrocerrahi) meme bölgesine taşınarak meme onarımı gerçekleştiriliyor. Bu ameliyat sırasında hastaya aynı zamanda estetik karın germe ameliyatı da yapılmış oluyor. 
  • Sırt yan tarafındaki kas (latissimus dorsi kası) ve üzerindeki deri saplı veya serbest olarak (serbest doku aktarımı-mikrocerrahi) meme bölgesine taşınarak meme onarımında kullanılıyor. Bu yöntemde sırttaki ameliyat izi genellikle sutyen altında gizleniyor.
  • Kalça ve bacak bölgesindeki deri ve deri altı yağ dokusu serbest doku aktarımı yani mikrocerrahi yöntemiyle meme bölgesine taşınarak da meme onarımı yapılabiliyor.

Mikrocerrahi

Bu tip serbest doku aktarımı yöntemiyle meme onarımında deri ve derialtı yağ dokusu besleyici damarlarıyla birlikte bağlı bulunduğu karın, sırt veya kalça bölgesinden tamamen ayrılıyor ve damarların alıcı bölgedeki damarlara dikilerek yaşaması sağlanıyor. Bu ameliyat için plastik cerrahın mikrocerrahi konusunda deneyimli olması gerekiyor. Çünkü ince damarların birbirine dikilmesi ancak mikroskop altında mümkün olabiliyor.

Otojen dokular içerik olarak meme dokusuna daha çok benziyorlar. Bu özellikleri sayesinde, otojen dokuyla elde edilmiş memenin fiziksel davranışı doğal memeye daha çok benzerlik gösteriyor, duyu hissi protez uygulamalarına göre daha iyi olarak geri geliyor. Ameliyat sonrasında, izlerin solması ve kullanılan dokuların yumuşaması da memnuniyet duygusunu arttırıyor. Otojen dokular özellikle kilo alıp vermelere normal meme gibi yanıt veriyorlar. Bunun sonucu olarak, onarım sonrası aşırı kilo almaya ya da vermeye veya yaşlanmaya bağlı sarkma durumlarında iki meme arasındaki simetri daha doğal kalabiliyor. Ayrıca otojen dokularla onarılan memeler, radyoterapi ve kemoterapi uygulamalarına engel teşkil etmiyorlar.

Memebaşı ve areolanın onarımı

Bazen doğal bir meme görüntüsü elde etmek için birkaç ameliyat gerekebiliyor. İlk ameliyat yani meme dokusunun oluşturulması işlemi en karmaşık olanı. İkinci ameliyat, meme ucu ve areolanın (memebaşı çevresindeki koyu alan) oluşturulmasıysa daha kolay ve bu işlemler lokal anestezi altında yapılabiliyor. Meme ucu, bölgedeki dokulardan yapılıyor. Çevresindeki koyu renkli alan için dövme yapılabildiği gibi, karşı memebaşından ya da kasıktan alınan deri de kullanılabiliyor.

Memeler arası simetrinin sağlanması

Tek taraflı meme onarımının yapıldığı durumlarda onarılan memenin ameliyat bitiminde karşı memeyle simetrik olması beklenmiyor. Bu özellikle diğer memenin büyük veya sarkık olduğu durumlar için geçerli. Bu durumda memeler arasında simetriyi sağlamak amacıyla karşı memeye de bazı operasyonlar uygulanabiliyor. Bunlar karşı memenin küçültülmesi, dikleştirilmesi veya büyütülmesi şeklinde olabiliyor.

Meme ameliyatları sonrası

Ameliyat sonrası ağrı büyük ölçüde ilaçlarla giderilebiliyor. Ameliyatın boyutuna göre rekonstrüksiyon uygulanmamışsa 1-2 gün, rekonstrüksiyon uygulanmışsa 2 ile 5 gün arası hastanede kalmak gerekebiliyor. Meme koruyucu cerrahi uygulanmışsa 1 gün, mastektomi uygulanmışsa 1-2 gün içinde hastalar taburcu ediliyor. Ameliyatta genellikle sıvıların birikmesini engelleyen drenler konabiliyor ve yapılan ameliyata göre bu drenler ameliyat sonrası birkaç gün ile 1-2 hafta arasında alınıyor.

Günlük aktivitelere dönüş

Ameliyat sonrası günlük aktivitelere geri dönme süresi yapılan ameliyatın boyutuna göre değişmekle birlikte, genellikle  birkaç günden 4  haftaya kadar değişebiliyor. Otolog rekonstrüksiyon uygulanan hastalarda hastanede kalma süresi protezle meme onarım ameliyatlarına  kıyasla daha uzun olabiliyor.

Hastalar drenleri olsa dahi içine su kaçmasını önleyip 2 gün sonra normal hayattaki gibi banyolarını yapabilirler. Banyo sonrası dren kenarı pansumanlarının yenilemesi gerekiyor. İki gün sonrasında ameliyat yaralarının su ile ıslanmasında bir sakınca bulunmamakla beraber, sadece  yara üzerine sert tahrişten kaçınmak gerekiyor.
Ameliyatın bitiminden birkaç saat sonrasından itibaren yeme ve içmelerinde bir kısıntı, özel bir diyet uygulanmıyor.

Rekonstrüksiyon ile normal duyu kazanılmıyor, ancak zaman içinde bir miktar duyu gelebiliyor. İzlerin çoğu zaman içinde solabiliyor. Ancak bu süre 1-2 yılı bulsa da, izler tamamen kaybolmuyor. Onarımın kalitesi yüksek olduğu sürece, hastalar izleri daha az önemsiyorlar.





2. SİSTEMATİK TEDAVİLER


Meme Kanserinde Kemoterapi

Kemoterapi, tek başına bir veya birkaç ilacın birden kanser hücrelerini yok etmek amacıyla hastaya verilmesi anlamına geliyor. Tedavi protokollerinin uygulanmasıyla tekrar ve ölüm oranlarında yüzde 15-30 azalma elde edilen kemoterapide, birden fazla ilacın kombinasyonu söz konusu olabiliyor.

Hangi durumlarda uygulanıyor?

Meme kanserinde kemoterapi çoğunlukla cerrahi sonrası uygulanıyor. Bazı özel durumlar dışında cerrahi uygulanamayan lokal ileri meme kanserli veya diğer organlara yayılmış ileri evre meme kanserli hastalardaysa kemoterapi, genellikle ilk uygulanan tedavi yöntemi oluyor. Örneğin, meme koruyucu cerrahi uygulayabilmek için bazen nispeten daha erken evreli cerrahi uygulanabilir hastalarda da kemoterapi ilk uygulama olabiliyor. Bu hastalarda mastektomi yani memeyi tamamen çıkartmak yerine kemoterapiyle tümörün küçültülüp çıkartılması planlanıyor.

Kimlere uygulanmıyor?

Ağır kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği olan veya bağışıklık sistemi baskılanmış veya şuur bozuklukları olan hastalara kemoterapi uygulanamıyor.

Yan etkileri neler?

Sistemik kemoterapinin erken yan etkileri arasında, bağışıklık sisteminin baskılanmasına bağlı kan lökosit (akyuvar) oranlarının azalması, kansızlık, bulantı, kusma, iştahsızlık ve saç dökülmesi ilk sırada geliyor. Ancak kemoterapiye bağlı yan etkiler, tedavi öncesi ve tedavi sırasından yapılan destek tedavilerle günümüzde geçmişe oranla daha az yaşanıyor. Kemoterapi tedavisinin daha geç dönemde adetten kesilme ve kalp fonksiyonlarında bozukluklar oluşturması ihtimali nedeniyle hastaların yakından takip edilmesi gerekiyor.

Ne zaman kemoterapi? Ne zaman Hormonoterapi?

Meme kanserinde kemoterapi -hormonoterapi protokollerinin uygulanması için karar verirken hastanın yaşı, tümör boyutu, tümörün biyolojik ve patolojik özellikleri göz önüne alınıyor. Bu verilere göre hastalar  düşük, orta ve yüksek risk grubuna giriyor.

Buna göre;

  • Tümör büyüklüğü 2 cm'den küçük ve koltukaltı lenf bezlerine kanser yayılımı olmayan hastalar arasında, tümörün diğer kötü özellikleri dikkate alınarak yüksek riskli kabul edilip kemoterapi veriliyor.
  • Tümör çapı 2 cm ve üzeri veya koltukaltı lenf bezlerine kanser yayılımı olmuş hastaların ise hemen hemen tamamı kemoterapi adayı kabul ediliyor (hastanın yaşı ve genel durumu uygunsa yani kemoterapi alamayacak durumda ciddi rahatsızlıkları yoksa).
  • Kemoterapi alması tartışmalı, östrojen/progesteron reseptörü pozitif tümörlü hormonoterapi almaya aday bazı hastalarda, bu kararı vermede yol gösterici olarak son yıllarda meme tümörü örneklerinde genetik bir test olan  Oncotype-DX testi  kullanılıyor. Oncotype-DX testi, kanserin yinelemesinde rol oynayan 21 genin tümörde varlığını araştırarak bir yineleme skoru saptayarak tekrar riskini belirleyen bir test. Bu testin sonucunun düşük çıkması durumunda hasta düşük riskli kabul edilerek kemoterapi verilmeyip sadece hormonoterapi uygulanıyor. Yüksek skor elde edilmesi durumundaysa, hastanın fayda göreceği düşünülerek kemoterapi uygulanıyor ve sonrasında hormonoterapiye geçiliyor.
  




Meme Kanserinde Hormon Tedavisi (Hormonoterapi)

Cerrahi operasyonları ve kemoterapileri tamamlamış hastalara, eğer tümörleri östrojen ve/veya progesterona duyarlı ise (tümörleri hormon reseptörü taşıyorsa) yapısal olarak bu hormonlara benzer ancak baskılayıcı özellikte hormon ilaçları (hormonoterapi) veriliyor. Meme kanserinin sistemik tedavisinin bir diğer ayağı olan hormonoterapide değeri kanıtlanmış ilaçlardan tamoksifen 5 yıl süreyle menopoz öncesi dönemdeki hastalara veriliyor. Menopoz sonrası dönemdeki hastalardaysa günümüzde ya tek başına ya da tamoksifenle ardışık kombinasyonlarla anastrozol (1 mg tablet), letrozol (2,5 mg tablet) ve exemestan (25 mg tablet) gibi aromataz inhibitörleri kullanılıyor. Toplam tedavi süresi en az 5 yıl veya her bir ilaç süresi 5 yılı geçmeyecek şekilde daha uzun olabiliyor: 3 yıl anastrazol ve ardışık 2 yıl tamoksifen ya da 5 yıl tek başına anastrazol veya 2 yıl tamoksifen ve ardışık 5 yıl anastrazol veya 5 yıl tamoksifen sonrası 5 yıl letrazol verilmesi gibi.

Kemoterapi sonrası 40 yaş altı yüksek riskli genç hastalarda LHRH hormonu, yani yumurtalıkların fonksiyonlarını baskılayan ve adet kesilmesine yol açan bazı ilaçlar da uygulanabiliyor. Bu amaçla 5 yıl tamoksifene ek olarak en az 2-3 yıl bu ilaç veriliyor.  Bazı durumlarda bu tür yüksek riskli hastalarda cerrahi olarak her iki yumurtalığın çıkarılması da (bilateral ooferektomi) gündeme gelebiliyor.

Bu  ilaçlar hem östrojenin tümör hücresi üzerindeki etkilerini önlüyor hem de hücre çoğalmasını durdurucu özellik taşıyor. Hormonoterapi , hormon reseptör pozitif  tümörlü hastalarda yıllık tekrar oranlarını yüzde 40-50  azaltıyor. Hem sistemik hem lokal tekrarlar, hem de hastalıksız memeyi koruyucu etkileri bulunuyor ve genel yaşam süresini artırıyor.  Bu ilaçların östrojen veya progesteron reseptör negatif hastalarda ise yararsız olduğu biliniyor.

Yan etkileri neler?

Tamoksifen erken dönemde menopoza benzer semptomların ortaya çıkmasına, uzun süre kullanımda ise rahim kanserinde artışa neden olabiliyor. Bu nedenle menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda kullanım süresi 5 yılla sınırlandırılmış bulunuyor. Hastaların ayrıca yıllık periyodik jinekolojik muayenelerini ihmal etmemesi gerekiyor.

Menopoz sonrası verilen aromataz inhibitörlerinin ise kemik erimesine yol açma, eklem ağrısı yapma gibi bazı yan etkileri mevcut. Bu nedenle hastalara ilaç verilmeden önce ve verildikten sonra yaptırılan kemik yoğunluğu ölçümlerine göre gerekirse kalsiyum takviyesi  yapılıyor ve fizik tedavi uzmanlarınca bazı ek ilaçlar veriliyor. 





Meme Kanserinde Hedefe Yönelik Biyolojik Tedaviler

Gerek kemoterapi gerekse hormonoterapi tüm vücudu etkiliyor ve  sistemik etkileri bulunuyor. Meme kanserinde hedefe yönelik tedavilerde ise doğrudan meme kanserli doku hedef alınıyor ve tümörün sahip olduğu belirteçlere yönelik ilaçlarla sadece tümörün yok olması ve bu yolla da sistemik etkilerin en aza indirilmesi amaçlanıyor.

Kimlere uygulanıyor?

Hedefe yönelik biyolojik tedavilerin pek çok farklı yöntemi bulunuyor. Bunlar arasında ilk sırada, dünyada en fazla kabul gören, c-erbB2 (HER - 2 neu) proteinine yüksek düzeyde sahip meme kanserli hastalarda, bu proteini baskılayan bir antikor verme şeklinde olan tedavi geliyor. Meme kanserli hastaların yaklaşık dörtte birinin tümöründe c-erbB2 proteini bulunuyor. Trastuzumab etken maddeli ilaç, tümör örneklerinde c-erbB2 geninin aşırı bulunması durumunda bu tür hastalarda uygulanıyor. Trastuzumab gerek bazı kemoterapi ilaçlarıyla veya hormonoterapiyle beraber veya tek başına verilebiliyor. Gerek ameliyat edilebilir erken evre kanserli hastalarda cerrahi sonrası, gerekse ileri evre hastalarda ameliyat öncesi kullanılabiliyor.

Ne kadar süre ile uygulanıyor?

Metastatik ileri evre hastalarda sürekli, hastalığın erken evresinde olanlarda ise  ameliyat sonrası toplam 1 yıl olmak üzere, 3 haftada bir veya haftalık olarak damardan uygulanıyor.

Yan etkileri neler?

En önemli yan etkisi kalp fonksiyonlarında bozukluklara yol açabilmesi.

İnflamatuvar meme kanseri saptandıysa... Lokal ileri evre III inflamatuvar meme kanserlerinin klinik seyri kötü olabiliyor. Bu hasta grubunda sistemik yayılım riskinin çok yüksek olması nedeniyle öncelikle  kemoterapi verilmesi, sonrasında yeterli cevap alınırsa mastektomi ve aksiller küraj yapılması gerekiyor. Cerrahi sonrası göğüs duvarı ışınlanması da bu tür hastalarda oldukça önemli. Ayrıca hedefe yönelik tedavilere ve çeşitli hormonoterapilere de hastanın tümör özelliklerine göre başlanabiliyor.

YANLIŞ

Radyasyon tedavisi, meme  derisini yakıyor ve zarar veriyor.

DOĞRU

Meme kanseri tedavisinde  radyoterapi uygulaması, ciltte güneş yanığına benzer geçici kızarıklığa neden olabiliyor. Tedavi bittikten sonra  kızarıklık zamanla azalıyor.




3. RADYOTERAPİ

Meme Kanserinde Radyoterapi

Radyoterapi, yaklaşık her dört kanser hastasının üçünde uygulanan bir tedavi yöntemi. Günümüzde multidisipliner tedavi prensipleri içinde radyoterapi genel olarak, cerrahi öncesi veya sonrasında, tek başına küratif (iyileştirici) tedavi olarak ya da kemoterapi/sistemik tedavi ile birlikte kullanılabiliyor. Hastalığın yol açtığı şikayetlerin giderilmesinde de yardımcı bir yöntem.

Nedir?

Radyoterapi olarak da adlandırılan radyasyon tedavisi, yüksek enerjili X-ışınları, elektron demetleri ve radyoaktif izotoplar yoluyla kanser hücrelerini öldürmek ve tümörleri ortadan kaldırmak için kullanılıyor.

Nasıl etki ediyor?

Radyasyon tedavisi, tedavi alanı içerisindeki hücrelerin genetik materyaline zarar vererek bu hücrelerin büyüyüp, çoğalmasını önlüyor. Radyasyon kanser hücrelerini iyonizasyon yoluyla öldürüyor. Bazı hücreler radyasyon sonrasında doğrudan etkilendiğinden hemen ölüyor. Bazılarınınsa kromozom ve DNA’larında hasar oluşuyor ve çoğalma yeteneğini yitiriyorlar, dolayısıyla ölüyorlar. Radyasyon tedavisi hem kanser hücrelerinde hem de normal hücrelerde hasar oluşturduğu halde, normal dokuların pek çoğu iyileşip normal fonksiyonlarını tekrar kazanabiliyorlar.

Farklı radyoterapi yöntemleri var mı?

Başarılı tedavilerde uygun ve etkili radyasyon dozu tümöre uygulanırken, etraftaki normal dokunun mümkün olan en az dozu alması sağlanıyor. Bunun yapılmasının birçok teknik yöntemi bulunuyor. En çok kullanılan yöntemse, eksternal (dışarıdan) radyoterapi denen radyasyon demetinin bir makineden doğrudan tümöre yöneltildiği yöntem. Yine diğer bir yöntem de brakiterapi. Brakiterapi tekniklerinden biri olan intrakaviter radyoterapi de radyasyon çekirdekleri içeren bir aplikatör, uterus, akciğer bronşu, yemek borusu gibi bir organa yerleştiriliyor. Bu yöntem genellikle eksternal radyasyonla birlikte kullanılıyor.

Meme kanseri tedavisinde genellikle tercih edilen yöntemse eksternal radyoterapi. Ancak özel durumlarda hekimin tercihine bağlı olarak brakiterapi yöntemleri de uygulanabiliyor.

Tedavi nasıl planlanıyor?

Kanser tanısı ya da kanser şüphesi konularak başvurmuş hastaların öncelikle muayenesi ve onkolojik değerlendirmesi yapılarak bir tedavi protokolü belirleniyor ve radyoterapileri planlanıyor. Tüm radyasyon tedavileri bu konuda eğitimli uzman doktorlar (radyasyon onkologları) tarafından programlanıyor. Radyoterapi uygulama aşamasında radyasyon onkoloğuyla beraber, medikal fizik uzmanı ve radyoterapi teknikerleri, ekip olarak çalışıyorlar.

Ne zaman uygulanıyor?

Meme kanseri tedavisinde radyoterapinin rolü genellikle cerrahi sonrasında yer alıyor ve uygulanan teknik, cerrahi yönteme göre değişiyor. Eğer hastaya uygulanan tedavi “meme koruyucu cerrahi” ise radyoterapi genellikle kalan meme dokusunda kanserin tekrar etme olasılığını düşürmek amacıyla tedavinin bir parçası olarak hemen her hastaya uygulanıyor. Meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalarda hastanın yaşı, tümörün büyüklüğü, tümörün özelliklerine bağlı olarak teknolojik imkanlar dahilinde ameliyat sırasında tek doz radyoterapi uygulaması da artık kabul gören bir yaklaşım olarak biliniyor. Eğer hastaya “mastektomi” uygulanmışsa tümör çapı, tümöre ve hastaya bağlı diğer faktörler, lenf bezlerinin tutulumu değerlendirilerek göğüs duvarına radyoterapi uygulanabiliyor.

Koltukaltı lenf bezi tutulumu varlığında hastalığın yayılımına, tümörün yerleşimine bağlı olarak farklı lenf bezlerine de radyoterapi yapılabiliyor.

Bölgesel ve lokal olarak ilerlemiş hastalarda kemoterapi sonrasında ender durumlarda ameliyat öncesi de radyoterapi yapılabiliyor.

İleri evre hastalarda kemik, beyin ve yumuşak doku metastazı saptanması durumunda radyoterapi hastayı rahatlatıp şikayetlerini gidermek amacıyla destek tedavi olarak da önemli rol oynuyor.

Tedavi kaç gün sürüyor?

Radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere Pazartesi- Cuma günleri arası, günde bir kez uygulanıyor. Işınlama süresi, yapılan planlama ve tedavi bölgesine göre değişmekle birlikte 3-4 dakika civarında oluyor. Ancak hastanın tedavi masasına yatırılıp hazırlanması ve tedavi alanının ayarlanması ile birlikte toplam süre 20-30 dakikayı bulabiliyor. Tedavinin kaç gün devam edeceğine radyasyon onkoloğu karar veriyor. Hastaların zorunlu haller dışında düzenli olarak tedaviye  devam etmesi gerekiyor.

Yan etkileri neler?

Meme radyoterapisi sırasında bazen ciltte kızarıklık ve soyulma, yorgunluk, halsizlik veya bulantı şikayetleri olabiliyor. Bu yan etkiler radyoterapi bitiminde azalıyor ve kesiliyor. Hastaların radyoterapi sırasında ılık su ile banyo yapmasında sakınca yok ancak radyoterapi alanını tahriş edecek şekilde keselemek veya lifle sürterek sabunlamak, ciltte reaksiyonları artırabilir.

Hastaların uzun dönemde cerrahi ve radyoterapiye bağlı olarak meme dokusunda sertlik, ağrı  hissetmesi de normal ancak bu da, çoğu zaman 6 ay ile 1 yıl bazen da daha uzun bir sürede düzeliyor. Meme cildinde olan renk koyuluğu zaman içinde açılmaktadır. Çok nadiren radyoterapi nedeniyle meme cildinde küçük damarların yırtılması ve buna bağlı olarak çok küçük kırmızı lekelerin ortaya çıkması da mümkün. Ancak günümüzde karşılaşılan bir durum değil. Bazen uzun dönemde uygulanan radyoterapi alanlarına bağlı olarak başka yan etkiler de görülebiliyor. Bunlar çoğunlukla hastaya bağlı özel nedenlerden kaynaklanıyor. Doktor hastaya ışınlanan bölgeye bağlı yan etki risklerini, tedavi sırasında neler yapılması gerektiğini tedavi öncesi detaylı olarak açıklıyor. 



Meme Kanserinde İleri Teknoloji Cihazlar

Kullanılan cihazların nitelikleri tedavinin başarısında etkili mi?

Radyoterapiden elde edilecek maksimum fayda için mutlaka çok iyi bir planlama ve tedavi tekniği gerekiyor. Bunun için gelişmiş teknolojiye sahip tedavi cihazları ve planlama üniteleri en önemlisi bunları kullanabilecek deneyimli bir radyoterapi ekibi şart. Gelişmiş teknolojinin kullanıldığı 3 boyutlu konformal  (3DCRT) ve yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) tekniklerinde, tedaviye başlamadan önce hastaya bilgisayarlı tomografi eşliğinde planlama yapılıyor, hedef organ ve normal dokular için uygun doz ayarlamaları yapılıyor. Eğer uzman, sonuçtan memnun kalmazsa planlamayı tekrar edebiliyor.

 

Radyoterapide ileri Teknoloji Cihazlar

Lineer akseleratör: Radyoterapi uygulanacak hastalarda en son teknolojik özelliklere sahip yüksek enerjili X ışını üreten lineer akseleratör cihazı kullanılıyor. Bu cihazlar sayesinde; ışınlama sırasında normal dokular maksimum korunurken, tümörlü dokuya maksimum dozu verebilmek mümkün hale geliyor. Konvansiyonel tedavinin yanı sıra 3 boyutlu konformal tedavi ve yoğunluk ayarlı radyoterapi ya da genel kullanımıyla Intensity Modulation Radiation Theraphy (IMRT) tedavileri de yapılabilen lineer akseleratörün elektronik portal görüntüleme özelliği sayesinde, hastaların tedavi alanları online görüntülenebiliyor ve kontrol edilebiliyor.

İleri teknoloji radyoterapi cihazları Acıbadem’de

Bu cihazlarla meme kanseri tedavisinde nasıl bir avantaj elde ediliyor

Radyoterapide, ‘lineer hızlandırıcı’ olarak adlandırılan tedavi cihazları neredeyse son 50 yıldır kullanılıyor. Bu cihazların temel mekanizması şöyle çalışıyor. Elektronlar hızlandırılarak, hastanın ihtiyacına göre farklı enerjilerde elde edilen ışınlar,  tümörün bulunduğu yere uygulanıyor. Bu ışınların ortak özelliği; yüksek enerjili olması, vücuda hızla girmesi ve tüm vücuda uygulanabilmesi.

Son yıllarda radyoterapi tedavisinde bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerden yararlanılıyor. Bilgisayarlı tomografiden elde edilen görüntüler, vücuttaki tümörleri gösteriyor. Radyasyon onkologları ise tümörleri ve sağlam dokuları kesit kesit işaretliyor, sonrasında üç boyutlu olarak elde edilen görüntülerin yardımıyla radyasyon fizikçileri tedavi planı yapıyorlar. Tedavide, tümöre farklı bölgelerden giren ışınların belli bir emniyet sınırı ile hastalıklı bölgeye verilmesi sağlanıyor. Tedavinin amacı hastalıklı bölgeye, tümörü zararsız hale getirmek için mümkün olan en yüksek dozu vermek. Bu arada diğer önemli nokta, ışın verirken sağlıklı dokuyu ya da organları, ışından korumak. Çünkü radyasyon, normal doku için zararlı olabiliyor. Eğer, normal dokular ışınlanmışsa yan etkilerin görülme oranı da yükseliyor. Son yıllarda bu etkileri azaltacak yani tümöre en yüksek doz verilirken sağlıklı dokuları maksimum düzeyde koruyacak 3 boyutlu  konformal tedavi ve IMRT geliştirildi. Bu yöntemlerle, tedavi alanlarındaki radyasyonun yoğunluğu ayarlanarak istenen doz dağılımı, ideale yakın oluyor. Tümöre yüksek dozlar uygulanırken, sağlıklı dokular maksimum oranda korunuyor. Örneğin, meme ışınlamasında bu yöntemlerle hastalıklı memeye istenen doz verilirken; akciğerler, kalp, kalbin ana damarları ve karşı meme mümkün olduğunca korunabiliyor.

IGRT ile tedavi sırasındaki kaymaların önüne geçilebiliyor

Hastanın her radyoterapi seansına girmeden önce görüntülenmesine olanak sağlanıyor. Böylece tedavi edilecek bölgenin doğruluğu milimetrik bir hassasiyetle saptanıyor ve kayma varsa hastanın pozisyonu düzeltiliyor. Bu yöntemin sağladığı bir başka olanaksa, tedavi sırasında kesitsel görüntü alınabilmesi. Böylece, hastanın tedavi edildiği bölgenin çevresindeki organlardan ve tümörün hareketinden kaynaklanan hatalar saptanabiliyor, tedavi sırasında düzeltilebiliyor. Dolayısıyla tümörün sağlıklı dokulara en az zarar verecek şekilde ışınlanması sağlanıyor.
Acıbadem’e bağlı hastanelerde meme kanseri tedavisinde ileri teknoloji ürünü cihazlar kullanılıyor. Bunlar;
  • Linear hızlandırıcı ile uygulanan tek doz uygulamada, ışın tedavisinin de cerrahi sırasında tamamlandığı  LIAC cihazı  
  • Yüksek çözünürlüklü portal ve kV görüntüleme sistemine sahip,  görüntü rehberliğinde radyoterapi (Image Guided Radio Therapy- IGRT) IMRT özelliği de bulunan 1 adet Varian Trilogy, 1 adet Varian DHX RapidArc Lineer Hızlandırıcı ve tedavi planlama sistemleri
  • Vücut boşluklarına ya da doku içlerine radyoaktif kaynak yerleştirilerek brakiterapi tedavisi yapabilen Varian Varisource HDR Brakiterapi



Meme Kanserinde Tek Doz Radyoterapi

Ameliyat sırasında, tek doz radyoterapi dönemi başlıyor...

Tek Doz Radyoterapi Nedir?

Meme kanseri hastalarında, cerrahi operasyon sırasında Intra Operatif Radyoterapi (IORT) yöntemi ile yapılan tek doz uygulama sonucu ışın tedavisi tamamlanabiliyor. Operasyonda memedeki tümör çıkarıldıktan sonra cihazdaki özel aplikatör tümörlü bölgeye yerleştiriliyor. Gerekli ölçümlerin ardından sağlam dokular tamamen korunarak yüksek doz ışın sadece bu bölgeye veriliyor ve lokal tedavilerin tümü tamamlanabiliyor.

Geleneksel Radyoterapi Nasıl Uygulanıyor?

Işın tedavisi, hastanelerin Radyasyon Onkolojisi bölümlerindeki “linear hızlandırıcı” olarak adlandırılan, özel korumalı odalarda yer alan foton ve elektron üreten özel cihazlar ile gerçekleştiriliyor. Meme kanseri tanısı konulan, memeden sadece tümörlü kısmın alındığı ve memenin bırakıldığı ‘koruyucu cerrahi uygulama’ yapılmış hastaların tamamına yakınında operasyondan sonra radyoterapiye ihtiyaç duyuyor.

Radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi uygulanacak hastalarda tercihen kemoterapiden sonra, ek bir sistemik tedavi gerekmeyen ya da sadece hormon tedavisi uygulanacak hastalarda ise cerrahiden sonra tercihen en az 3 hafta içerisinde başlıyor. Meme radyoterapisi alacak hastalardan önce 2 mm aralıklı kesitler ile planlama amaçlı bilgisayarlı tomografi kesitleri alınıyor. Daha sonra ışınlanacak memeye yönelik, riskli bölgelere gerekli doz uygulanırken sağlam organlar (hastalığın yayılmadığı belirlenen kalp, kalbin ana damarları, akciğerler, karşı meme vs.) korunacak şekilde planlama yapılıyor. Plan onaylandıktan sonra hasta, hastalığın durumuna göre değişen ve radyasyon onkolojisi uzmanı tarafından belirlenen 5 ile 7 hafta sürecek radyasyon tedavisine alınıyor. Yine seçilmiş bazı hastalarda ise hipofraksiyone denilen kısa süreli tedavi uygulanıyor. Bu tedavi ise 3 hafta sürüyor.

Tek Doz Radyoterapi Uygulamanın Avantajları

IORT yöntemiyle yapılan tek doz uygulama, geleneksel radyoterapide olduğu gibi yine linear hızlandırıcı ile uygulanıyor. Bu yöntemde linear hızlandırıcı hareket edebilen, sadece elektron enerjisi üreten, geleneksel linear hızlandırıcılar gibi personel açısından çok fazla koruma gerektirmeyen, güvenli taşınabilir bir cihazla ameliyathanede yapılıyor. Ameliyatı gerçekleştiren cerrahi ekip ile birlikte radyasyon onkolojisi uzmanı ve tıbbi fizik uzmanı da ameliyathanede hazır bulunuyor. Böylece ışın tedavisi de cerrahi sırasında tamamlanıyor. Cerrahiden sonra yaranın iyileşmesi için bekleme, radyoterapi planlaması ve her gün tedavi için hastaneye gelme zorunluluğunun olmaması hastaya önemli bir avantaj sağlıyor. Böylece toplam tedavi süresi de kısalabiliyor.

Uygulama sırasında memedeki tümör çıkarıldıktan sonra cihazdaki özel aplikatör tümörlü bölgeye yerleştiriliyor. Gerekli ölçümlerin ardından yüksek doz ışın sadece bu bölgeye verildiği için sağlam dokular tamamen korunmuş oluyor. Tek doz uygulama ya da farklı yöntemlerle tüm meme yerine sadece tümörlü bölgenin ışınlaması son yıllarda dünyada geçerlilik kazanmış bir yöntem olmakla birlikte tek doz uygulama her hasta için uygun değil. Bu yöntemin hangi hasta için uygun olduğuna doğrudan hasta ile ilgilenen radyasyon onkoloğu, cerrah ve patoloğun birlikte karar vermesi gerekiyor. Bu kararda hastanın yaşı, tümörün büyüklüğü ve tümörün diğer patolojik özellikleri önemli rol oynuyor.

Ek Doz Kimlere Uygulanıyor?

50-60 yaş altı hastalar tek doz uygulama için uygun aday olarak kabul edilmiyor. Bu hastalarda geleneksel yöntemde tüm meme ışınlamasının ardından tümör bölgesi ışınlamasına ihtiyaç duyuluyor. Hafta sonları hariç tüm meme bölgesinin tedavisi 25 ile 28 iş gününde tamamlandıktan sonra memenin tümü yerine, tümörün alındığı bölgenin ışınlaması yapılıyor ki bu da hasta ve hastalığa bağlı özellikler doğrultusunda 5 ile 8 iş günü kadar sürüyor. Tümör bölgesinin ışınlanması “ek doz ışınlama” olarak adlandırılıyor. IORT yöntemi ile ek doz ışınlama, operasyon sırasında tek doz olarak yapılıyor ve ardından tüm meme ışınlaması gerçekleştiriliyor ve bu durumda yine toplam tedavi süresi de kısalabiliyor.

Meme Başı Kompleksinin Işınlanması

Meme koruyucu cerrahi tedavisi bazı hastalar için uygun olmayabiliyor. Memenin tamamının alınması gereken hastalarda daha iyi kozmetik sonuç alınması için meme başı ve çevresi alınmıyor. Buna “meme başı ve çevresini koruyucu cerrahi” adı veriliyor. Meme başı ve hemen arkasındaki dokuya yine tek doz ışınlama yapılarak buradaki tekrarlama riski azaltılabiliyor.

Tek doz radyoterapi uygulaması, Acıbadem Maslak Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi’nde...

IORT yöntemi ile radyoterapi, cerrahi operasyon sırasında tek bir uygulama ile tamamlanabiliyor. Cerrahiden sonra yaranın iyileşmesi için bekleme, radyoterapi planlaması ve her gün tedavi için hastaneye gelme zorunluluğunun olmaması hastaya kolaylık sağlıyor. Böylece toplam tedavi süresi de kısalabiliyor.



Meme Kanserinde Radyoterapi Hakkında Sık Sorulan Sorular

Meme kanserinde radyoterapi tedavisi hakkında sık sorulan sorular ve cevapları:
Tedavi sırasında ağrı duyar mıyım?
Hayır, işlem röntgen veya bilgisayarlı tomografi çektirme deneyimleriyle büyük benzerlik gösteriyor.
Hareket edebilir miyim?
Hayır, hareket etmek tedavi alanının değişmesine yol açabilir. Ancak rahatça nefes alabilir, yutkunabilirsiniz. Normal bir ritim ile nefes almanız öneriliyor, çok derin nefesler almayınız. Doktorunuz ışınlama yapmadan önce nefes tutma tekniğiyle ilgili olarak sizi bilgilendirecektir.
Tedavi sırasında odada yalnız mı kalacağım?
Evet, ancak sürekli olarak sesli ve görüntülü monitörden izleneceksiniz. Bu sırada sorununuz olursa bizimle sözlü iletişimde bulunabilirsiniz.
Tedavi boyunca radyoaktivite mi taşıyacağım?
Hayır, tedavi sırasında aldığınız ışın vücudunuzda birikmez, bu nedenle çevrenizdekilere ve çocuklara zarar vermezsiniz.
Banyo yapabilir miyim?
Ilık suyla duş alabilirsiniz. Ancak tedavi alanınızı sadece bebe şampuanıyla, ovalamadan, yumuşak hareketlerle yıkayıp durulayın, havluyla hafifçe kurulayın ve kurutma makinesi kullanmayın. Keseleme yapmayın ve hafifçe tampone ederek kurulanın. Tedavi bölgeniz için doktorunuzun önerdiği nemlendirici sabun veya kremleri kullanabilirsiniz.
Güneşlenebilir, yüzebilir miyim?
Işınlanan cildin tedavi sırasında ve sonrasında cilt düzelinceye kadar güneşten korunması gerekiyor. Tedavi sırasında deniz ve klorlu suda yüzmeyi önermiyoruz. Tedavi sonunda hekiminiz cildinizin durumuna göre size ne zaman denize girebileceğinizi söyleyecektir.
Nasıl beslenmeliyim?
Tedavi aldığınız alan doğrultusunda diyetinizde dikkat etmeniz gereken noktaları doktorunuza danışabilirsiniz. Tedaviniz boyunca az ve sık öğünler halinde beslenmeye özen gösterin. Sigaradan kesinlikle uzak durun, düzenli alkol kullanımını önermiyoruz. Size uygulanan radyoterapi alanına göre gelişebilecek yutma güçlüğüne karşı hekiminiz gerekli bilgilendirmeyi yapacaktır.
Tedavim sırasında cildimde değişiklikler meydana gelecek mi?
Radyoterapi alanındaki cilt bazen kırmızı veya güneşten yanmış gibi görünebiliyor. Birkaç hafta sonra ciltte kuruma ve kızarıklıkta artma da olabiliyor. Hassas ciltlerde tedavi bölgesi öncesine göre daha koyu hale gelebiliyor. Fakat bu renk değişiklikleri genellikle tedaviden birkaç hafta sonra kayboluyor. Bunun dışında kızarıklık, döküntü, sivilcelenme, soyulma, sulanma olduğu durumlarda, bu bölgeye herhangi bir şey sürmemek, mutlaka doktor ya da hemşireye danışmak gerekiyor. Tedavi alanına yapışan sıkı giyecekler giyilmemesi, tedavi alanındaki duyarlı cilt bölgelerinin ovulmaması, fırçalamaması, kaşınmaması da önem taşıyor.
Saçlarım dökülür mü?
Işınlanan bölgeniz saçlı deri veya baş bölgesi ise tedavi alanı içine giren sakal ve saçlar dökülebiliyor. Memeye yönelik radyoterapi alanı içerisinde saçlı deri bulunmadığı için saçlarınız dökülmüyor ancak koltukaltı ışınlanıyorsa bu bölgedeki tüyler dökülebiliyor.
Cinsel hayatımı sürdürebilir miyim?
Pelvis bölgesine (alt karın ve üreme organları) radyoterapi uygulanan hastalar hariç diğer hastalar normal cinsel hayatlarını sürdürebiliyorlar.
Radyoterapinin tekrarı gerekir mi?
Aynı meme için tekrar radyoterapi yapılması uygun bulunmuyor. Ancak özel durumlarda tekrar için uzman doktorun karar vermesi gerekiyor.


YANLIŞ

Radyoterapi alan kadınlar, radyasyon yayacakları için arkadaşları ve aileleri ile fiziksel temastan kaçınmalılar.

DOĞRU

Meme kanseri tedavisinde uygulanan X-ray ışınları vücutta kalıcı değil. Tedavi bölgesine özen göstermenin dışında, insanlarla temas etmelerini engelleyecek
bir neden yok.



 Kaynak: memesagligi.com

0 yorum:

Yorum Gönder